Wikipedia

Arama sonuçları

16 Ekim 2021 Cumartesi

Sıradışı Bir Yazarın Unutulmayacak Yapıtı: Utanç

                           Utanç

        
           
 J.M.Coetzee'den okuduğum ilk kitap olan ''Utanç'' beni bu kadar fazla etkilemesinden  dolayı kesinlikle son da olmayacak ; yazarın diğer eserlerini de okumaya sanırım devam edecem.
                          
Ama hemen ekleyim ; yazarla ilgili ,iyi kötü bir çok yazı okudum biraz etkilendim doğal olarak ve böylece küçükte olsa bir ön yargıyla başladım okumaya. Ayrıca  kitaba bir kaç defa başlayıp okumuş , sonrada yok bana hitap etmiyor ! diye bıraktığım bu kitabın beni bu kadar etkileyeceğini asla düşünmedim. 
Konusu ne diye sorarsanız ; tek bir şey demek zor; çünkü içerikte o kadar etkileyici unsurlar varki , bunları tek tek  ele alırsak ; bir baba,   Güney Afrika'da yaşayan üniversite görevlisi bir beyaz adam , bir eş , bir sanatçı gibi bir çok yönünü ele alırsak bütün bu kimlikleriyle hikayeyi ilginç hale gelmesi . Bu adamı bu kadar ilginç kılan ne derseniz okumak lazım derim mutlaka  ama bu yeterli olmasada bir ipucu işte. İçimizden biri bu adam ; yani  bizlerden biri . İnsani bütün özellikleriyle adamın çevresi yakınları yaşadıkları içsel hesaplaşmaları! 

Ruhsal boşluklarındaki kişilik bozuklukları ve kendine karşı dürüst olmaya çalışsa da bir şekilde kendini hep haklı çıkarması insana şunu    sorduruyor acaba hepimiz böylemiyiz  ?   
Bir şekilde yanlışlarımızda bile kendimizi savunma mekanizmasına bağlı, duygusallıktan uzak bir nevi robotlarmıyız  diye sorduran bir yapımı var?
Bence mutlaka okunması gereken bir eser kolay bir kitap değil , aslında ince bir kitap olmasına rağmen o kadar dolu ki ,hele okuyucuyla yazar arasında tam bir polemik oluşması : tam yazara kafa tutmaya başlarken başka bir konu çıkarıyor yazar karşımıza .Eseri okurken hem gerilim yaşadım hem merak hem de hem yazara, hem  topluma hem hayata karşı bir yığın soru cevaplarla yüzleşmek durumuna geldim.
Cevaplayamamak beni zorladı , sessiz kabullenişler  yani insan ruhunun anatomisi diye bir şey varsa bana göz kırptı durdu okuduğum sürece. 
Tabiki burda neler olmuş birazcık bahsetmeden olmaz sanırım. Güney Afrika'da bir üniversite de de öğretim görevlisi olan kahramanımız aslında şehvet düşkünü fakat bunu insancıl dürtüler diye ele alan Prefosör Lurie ; iki defa evlenmiş boşanmış. Yetişkin kendisinden çok uzakta yaşayan bir kızı olan hocamızın son cinsel ilişkisi kötü sonuçlanınca ki bencilliğinden dolayı karşı cinsi bir nevi kullanma uzmanlığında olduğunu düşünürsek sadece karşı cins demeyelim aslında tavrı herkese karşı böyle. Bu davranış şekli onun doğal hakkı olduğunu düşünecek kadar Narsist  hocamız   bir kız öğrencisi ile başlattığı ilişkinin kızın o kadar istememesine rağmen  bunu kendinde bir nevi hak ettiğine inanması daha da ilginç ve iğrenç olmasına rağmen o zavallı dürtülerini kontrol edemeyen (onun savunmasına göre) demeyim de kontrol etmek gibi bir derdi olmayan saygı değer profesörümüz  bir anda kendini toplumsal yargılama içinde buluyor . Kişi olarak yaptığı demagojik savunmasında belki kendisini kandırabiliyor ama toplumdaki yeri sarsılıyor ne varki buna kibirli bir kabullenişle cevap verip yaşamına devam etmek istiyor vs vs 
Aslında kendisi ile hesaplaşmak isteği çok kuvvetli olmasına rağmen zavallı bir şekilde buna karşı iç benliği bütün narsist unsurlar bunu engelliyor ama tabiki karma diye bir şey var. Neyse konu uzun!                      
Anlatılanlardan  yada burda yazdıklarımdan sonra adamdan nefret ettiğimi düşünmesinler yazıyı okuyanlar,  çünkü tam bir zavallı kişilik buradaki kişi. İçerik kesinlikle basit değil çok düşündüren sorular sorduran bir eser. Bilhassa benim en çok sorduğum şu oldu adam gerçekten ne istiyor hayattan ne bekliyor yada böyle bir derdi yok mu yani işte öylesine mi yaşıyor. ya peki biz biz nasılız? 
Aslında şunu eklemeden geçemeyeceğim, Petrus'un ihaneti bana biraz incilde ki Petrus olayını hatırlattı yani petruslar genelde ihanet eden takımdan gibi! İsa'nın havarisi olduğunu inkar eden Petrus iki yüzlülüğü -asla tanımadım onu (İsa'yı kast ederek)  demesi mesela romandaki Petrus dada durum aynı. Oğlunun
tecavüzcü olduğunu inkar ediyor   uzun bir süre. Herşey ortaya çıkana dek. 
Benim anlamadığım kızın bütün bunları kabul etmesi pasifize olması inanılacak gibi değil açıkcası.

                                               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder