Alice Munro ve Eserleri
Yazarın hemen hemen türkçeye çevrilmiş bütün eserlerini okuma zevkini yaşadım. Tek bir kitabı bende yok onuda Göteborg şehir kütüphanesinden alıp okudum. Umarım ilerde o da kitaplığımda yerini alır. Bir kaç sene oldu yazarı okuma zevkini tatmam. Genelde bazı okurların aksine benim öykülerle aram pek o kadar iyi değildi önceleri.Fakat zamanla böyle iyi öykü yazarlarını okuyarak fikrim değişti. Çehov çok tanınmış öykücü olmasına rağmen çok az öyküsünü okumuştum bu seneye kadar. Türk yazarlarından Füruzan ve Nazlı Eray'ın öykülerini çok severek okumama rağmen tercihim daha çok roman ve deneme biyografi ve felsefi kitaplar arasında olmuştur.
Öyküleri çoğunlukla kendi ülkesinde geçer ve karakterleri kendilerini gerçeklerle yüzleşirken bulurlar. Çok değişik bir anlatım tarzı vardır.
Munro’nun tarzı oldukça sıradan olan olayları biraz kurgu birazda psikolojik bir bakış ve açısıyla harmanlayarak ilginç bir hale getirir. Her okuduğumda sanki bir dokunuş yakınlık hissettim öykülerinin kahramanlarıyla. Oldukça mümkün olabilecek ama ne yazık ki bu gösterişli iki yüzlü , yalanlarla sarılı toplumlarda gerçekleşmemesi hiç şaşırtıcı değil. Her okuduğumda sarsıcı bir etki bırakmıştır.
İnsanların yaptıkları ile yapması gerekenlerin ama yapamadıkları bir yaşam düzeninde bu ikilemi her zaman harika bir şekilde ortaya koyar. Biraz William Faulkner anımsatan acıtan gerçeği daha kalıcı ama biraz daha sade ve kadife eldivenli elde dikenler gibi anlatıyor.
En sevdiğim Kitaplarından bazıları:
İngilizcesi ''Too Much Happiness'' türkçede ise ''Bazı Kadınlar'' gibi alakasız bir isimle çevrilmiştir. Önce biraz yazarın kendisinden bahsedelim , kimdir Alice Munro ?
1931’de Ontario’da doğan Munro, Batı Ontario Üniversitesi’nde iki
yıl boyunca gazetecilik ve İngiliz Dili ve Edebiyatı okur. Öğrenimini James Munro ile evlendikten sonra yarıda bırakmak zorunda kalır. Çift, beraber Vancouver’a taşınır ve burada bir kitabevi açar. Bu dönemde Munro’nun kısa öyküleri çeşitli edebiyat dergilerinde görülmeye başlanır. İlk öykü kitabı Dance of the Happy Shades 1968’de yayımlanır ve kısa sürede büyük bir yankı uyandırır, ardından Kanada’nın prestijli ödüllerinden ‘Prix du Gouverneur Général’a layık görülür. Üç yıl sonra, Munro ikinci öykü kitabı Lives of Girls and Women’ı yayımlar; eleştirmenler bu kitabı önemli bir “bildungsroman” (oluşum romanı) olarak kabul eder. İlerleyen birkaç yıl içinde Who Do You Think You Are (1978); The Moon of Jupiter (1982); Hateship, Friendship, Courtship, Loveship, Marriage (2001); Runaway (Kaçak, 2004) ve The View Castle Rock (2006) başta olmak üzere birçok öykü kitabı yayımlar.
1998’de The Progress of Love adlı eseri Munro’ya ikinci Prix du Gouverneur Général’ı kazandırır. 2005 yılında TIME dergisi Munro’yu Onur Listesi’ne ekler ve Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterir.
2009 yılında Munro’nun külliyatı Nobel Ödülü habercisi olarak kabul edilen Man Booker Ödülü’ne layık görülür. Munro, aynı yıl Too Much Happiness adlı öykü kitabını yayımlar.
2009 yılında Munro’nun külliyatı Nobel Ödülü habercisi olarak kabul edilen Man Booker Ödülü’ne layık görülür. Munro, aynı yıl Too Much Happiness adlı öykü kitabını yayımlar.
Diğer edebiyat alemindekilerden bazı görüşleride aktarıyorum aşağıda:
Colm Tóibín: Munro’nun dehasını kurgu yönteminde rahatlıkla görebiliriz. Munro, oluşturduğu durumlar ve seçtiği tempodan öykülerinde muazzam olaylar gerçekleşmeyeceğini ve yarattığı dünyanın sıradan bir dünya olduğunu bize mahirane bir şekilde önerir. Fakat daha sonra “Kaçak” gibi bir hikâyede, bize acımasız bir yalnızlık ekseninde gelişen hiç de sıradan sayılmayacak dürtü ve eylemleri dramatize eder ve kısa bir süre içinde hiçbir şey sıradan kalmaz. Adli bir tona sahip Child’s Play öyküsü, acımasızlık ve vicdan azabı gibi konuları rahatlıkla işler ve en önemlisi bunu basit ve sıradan cümleler kullanarak tam bir Çehov titizliğiyle yapar.
Anne Enright: Munro, bir yazar olarak insancıl yönünü öykülerine yansıtmaktan çekinmeyen biri. Yarattığı karakterlerin bütün kusurlarını görebilen, bu kusurları bağışlayabilen ve sizin için affetme olasılıkları arayan bir yazar. Hikâyeleri için seçtiği anlatıcılar da bu yüzden tanıdığınız ama adını çıkaramadığınız birisi ve bazen de sizin daha anlayışlı bir halinizmiş hissini bırakıyor.
AS Byatt: Kısa öykü türüne Alice Munro kadar değer katan ve türü farklı yerlere taşıyabilme potansiyeline sahip başka bir yazar tanımıyorum doğrusu. Bir sonraki cümlesinin ne olacağı ya da sizde ne tür hisler uyandıracağı konusunda tahmin yürütmek cidden zor. Bu, onun yazdığı metinler üzerinde nasıl bir hâkimiyete sahip olduğunun en açık göstergesi. Sanırım en sevdiğim öyküsü herhalde bir kadının aklından o gün ve daha sonra hayatında ne yaptığı ve ne yapması gerektiğini geçirdiği öyküsüdür. Zihinsel hayatımızın ritmini ve nüanslarını bu kadar incelikle işleyebilmesi onun en büyük yeteneklerinden olsa gerek.
jag gıllar detta
YanıtlaSilteşekkürler.
YanıtlaSil