Wikipedia

Arama sonuçları

6 Ekim 2019 Pazar

Ses ve Öfke

                     


                             Ses ve Öfke



                             William Faulkner


Yıllardır okumak istediğim halde sonuna kadar gidemediğim kitaplardan sıkıcı bulduğumdan dolayı.Yinede en sonunda cesareti ve sabrı yüklenip okumaya başladım. Biraz ''dam üstünde saksağan'' havasında başlıyor. 
Sanırım herşeyden önce birazcık romanın içindeki kahramanlarla ilgili kafam karıştı ilk edapta , çünkü o kadar karışık ki bir anda kim kimdi kim ne idi birbirine girdi. Bir kaç defa googel dan faydalandığımı saklamayacağım,  Biliyorum ama kafa ütüledin beğenmiyorsan okuma diyeceksiniz. Mesele beğenmeme olayı değil okuduğumu anlamak istememden kaynaklanıyor doğal olarak. Klasikler arasına girmiş bir eseri beğenmedim deyip bir kenara atmak hoşuma gitmiyor kolaycılık olarak görüyorum.  Ama kitap okurken kafam da sadece şu sıkıcı kitabı bir okuyayım bitireyim stresi ve hoşnutsuzluğu olduğu için biraz zorlandım.

İlk anlatıcı Benji. Özürlü bir genç olan Benjinin anlatımından pek bir şey anlamak mümkün değil zaten. Çünkü otistik bir gencin düşünme yapısı ile anlatılmaya çalışılmış.
Anlatımda zaman kavramı yok sayacağım durumda  çünkü çok karışmış, tam bır kargaşa dün yada bugün yada bir kaç sene sonrası yada öncesi .Sadece zaman değil zaman içindeki kişiler de ve aynı isimde olan baba ve oğul gibi bir çok karışıklık kaosa sürükleyebilir  ve tabiki gençler anlama konusunda daha iyi benim yaşımda insan hafızada tutma konusunda o kadar istikrarlı olamıyor sanırım;) 

 Yazarın bende başka kitaplarıda var tabii mutlaka okumayı düşünüyorum. Yazar bana ilginç bir kişilik örneği sunuyor . 
Şöyle bir anlatım var mesela;

''Saat ona doğru Thompson'a gelecek, iki fincan kahve içecek, oturacak ve çoraplarını cebinden çıkaracak, kah­ve soğurken çoraplarını giyecektir. '' 

Bunda zor olan bir şey yok anlamsızlık gereksizlik var sadece. Sanırım olay benim detaydan nefret etmem;) yada dediğim gibi yazarın anlatım tarzına alışmak sürecinde kitabı okurken yalpaladım diyelim.

s.71 de ''Bir serçe güneş ışığını kesti, pencere kenarına geldi ve başını bana doğru  kaldırdı. Gözleri yuvarlak ve parlaktı. Önce bana tek gözü ile baktı, sonra çırptı kanadını, ve sonra öteki gözünü kırptı, boynu herhangi bir nabızdan daha hızlı atıyordu. Saat vurmaya başladı. Serçe gözlerini değiştirmekten vazgeçti ve bana aynı gözle durmadan baktı, çanlar duruncaya kadar, san­ki o da dinliyormuş gibi. Sonra kanadını çırparak pencerenin kenarından uçtu, gitmişti. ''


Ah canım Faulkner gönlünü edebiyata vermiş bir yazar olarak yıllar sonra okurlarının onun dilini anlamak için ne kadar zorlandığını yinede kitabını elinden bırakmadığını bilseydi ne kadar memnun olurdu kimbilir.

Yazar  şiirsel bir dille anlatmaya çalışıyor genellikle belki bu yüzden tarzı biraz yorucu değişik geliyor. 


Bu arada yazarla ilgili okuduğum  Varlık yayınlarının 1021.sayısından 1963 Aralık ayında çıkan bazı incelemeleri bulabilirseniz mutlaka okuyun. Çok ilgimi çekti çünkü burda paylaşmam gerektiğini düşündüm. 
''hayatı sanatı ve eserleri'' bu incelemenin adı.

Ayrıca ''mektuplar'' adlı Faulkner'in mektuplarının bir yerde toplandığı başka bir incelemeden yi de yakın bir zamanda okumak istiyorum.

''Yazar genel anlamda bütün insanlığı  lanete uğramış olarak görüyor ve bu laneti ortadan kaldırmak için
çağının unuttuğu yada hiçe saydığı evrensel , zamanı aşan büyük erdemlerden söz açıyordu eserlerinde. Aşk ve dayanma gücü ,acıma merhamet ve onur gibi. Ufak bir bölgenim içinden insanın utancını anlatarak insanlığın haysiyetini kurtarmaya çalışıyor gibiydi.
Çoğu kimselerin mutlak umutsuzluğa kapıldığı bir çağda Faulkner insanlığın vaadine duyduğu derin inancı belirten ender yazarlardandı.''

Evet okurken bilhassa başlangıçta sıkıldığımı kitabın beni yorduğunu söyleyebilirim. Zamanla yazarla bir dialog kurmaya başlayınca okuduğunu yazarın asıl anlatmak istediklerini anlamaya başlayınca kolaylaşıyor okumak dolaysıyla kitabın içinde kaybolup gidiyorsun.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder