Saçında Gün Işığı , Adaş Ve Dert Yorumcusu
1967 doğumlu ''Nilanjana Sudeshna'' Hintli Amerikalı roman ve öykü yazarıİngiltere'de doğan Bengal kökenli yazarımız daha sonra ailesiyle Rhode Island .USA ya yerleşmiş ve burada büyümüştür. Ödül kazanmış yazarımızın okuduğum ilk eseri. Yazarın iki eseri daha türkçeye çevrilmiş ama şu anda satışta yok. Bulduğum zaman kesinlikle okumayı düşünüyorum .
Saçında Gün Işığı
Orta halli bir ailenin oğulları olan Subhash ile Udayan'ın ve daha sonra onlara katılan; felsefe öğrencisi Gauri'nin Kalküta'da başlayan ABD 'de devam eden hikayesi. Hikayeleri uzun bir yaşam dönemini anlatıyor ; iki kardeşin çocukluklarından başlayan anlatı ,bir çok acıyı sevinci ve özlemi de barındırarak devam ediyor. Romanı çok severek okuduğumu söyleyim herşeyden önce. Aslında ben tipik bir Bollywood Romanı bekliyordum. Ne varki roman ; özünde felsefik görüşleride barındıran Hindistanda'ki politik mücadeleyi , sınıfsal sorunları, ülke sorunlarını anlattığı gibi; kadın erkek ilişkilerine de yepyeni bir açıyla yaklaşıyor yazarımız ve abartıya kaçmadan incelikli bir dille gayet sade bir şekilde sunuyor romanını. Hindistanda'ki devrimci mücadeleyi okurken aynı anda dünyanın her yerinde olduğu gibi o zamanların Türkiye'sinde de oluşan devrimci mücadelenin benzer özellikleri taşıması çok ilginç geldi bana anlatılanlar hiç de yabancı değildi sanki. Kitabın finalini Udayan'ın yapması çok iyi olmuş gerçekten. Kitabın içeriği ilginç, bu kadar çok beğeneceğimi sanmıyordum. Hindu felsefesi, antik yunan , Schopenhauer, Nietzsche, Kant, Hegel kitabın içinde bize yol gösterdi. Bazı bilmediğim terimleri tanımadığım yerleri internetten okuyup tanıyarak devam ettim kitaba. Benim için güzel bir keşif oldu. Upanişadlar nedir ne değildir hiç bilmediğim bir şeydi. Ama bunu Schopenhauer felsefesi ile birlikte okumakta bir ayrıcalık oldu benim için.
Burda kitaptan bazı alıntıları yazmak istiyorum:
Zaman fiziksel dünyada bağımsız olarak mı duruyordu, zihnin kavrayışında mı? Sadece insanlar tarafından mı algılanıyordu? Bazı anların saatler gibi büyümesine, bazı yılların bir kaç gün gibi büzüşmesine neden olan neydi?Descartes Üçüncü Meditasyon'da Tanrı'nın bedeni birbirini izleyen her an yeniden yarattığını söylüyordu.Dolaysıyla zaman, yaşamın sürekliliğini sağlamanın bir biçimiydi.
Newton'un zamanın mutlak bir varlık olduğu, eş oranlı biçimde kendiliğinden aktığına dair kuramı. Einstein'in zaman ve uzayın iç içe geçtiği yönündeki kuramsal katkısı...
Çoğu insan kendi tercih edeceği biçimde gelişeceğini farzederek güvenirdi geleceğe. Onu körlemesine planlar, geçekten tamamen kopuk şeyler öngörürdü. İradenin işleyişi böyleydi. Hayata amaç ve yön veren şey buydu. Orada olan şey değil olmayan şey.
Bilmezlik ve umut içine gönüllü bir beklenti hali. İşte böyle yaşıyordu çoğu insan.
Gerçekten yazarın anlatımı oldukça akıcı ve içerik derseniz tamamiyle okuyucusunu içine çekiyor elinizden bırakamıyorsunuz kitabı.
Kimlik sorunları , sosyal statü ayrımcılığı , kültürler arası bağnazlık yada uyum. Anlatılan çok şey var aslında burada bir iki kelimeyle anlatsam yetersiz kalır bence mutlaka okuyun seveceksiniz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder