Wikipedia

Arama sonuçları

21 Aralık 2024 Cumartesi

Baumgartner ve Paul Auster'ın Muhteşem Vedası

                      Paul Auster Hayatıma Hoşgeldin!

                                               
Baumgartner'le tanışıp aşık olduğum yazarın bir kaç ay önce aramızdan ayrılmış olmasıyla nedense sanki bir şeyler kaçırdığım duygusu yaratsada diğer yandan da , olsun yine de iyiki tanımışım diyebilmem de ; yine yazarın bu son romanı sayesinde oldu. 
Yazarı çok sevdim. Neden derseniz bu romanını zaten kendini ölüme hazırlarken yazmış ve oldukça doğal ve olduğu gibi içten Nirvana'nın zirvesinden seslenir gibiydi. Okurken insanda öyle bir duygu yaratıyor ki (belki de bu  her okuru içermez) bir nevi ruhani bir mucizeyle hafifleyip Anna ile Sy'in hayatına konuk oluyor en sonunda da zaten öylesine bir bütünleşmeye geçerek sizin en yakın dostlarınız oluyor. Mekanları sanki yanıbaşında başınızı çevirseniz el sallayabileceğiniz düzeyde!

Evet burda ki aşk sevgi dostluk okurlarından bir çoğunun yok artık olamaz böyle şey deselerde!!!  evet  olabilir ilişkileri sahtelik içinde değil , birbirlerini oldukları gibi kabul etmişler. Ayfer Tunç'un anladığı gibi Sy , Anna'yı mükemmel olduğu için sevmiyor onu olduğu gibi kabul edebildiği biri olarak seviyor . Burada ki mükemmellik ne kadın da ne de adamda mükemmel olan bu şekilde sevebilmek. İlişkilerine sistemin iki yüzlülüğü girmemiş  o yüzden temiz ve iyi. Eğer derseniz hem bu sistemde olupda ondan etkilenmemek mümkün mü bence mümkün. Onlar yaratıcı bir sanatın içinde zaten bütünleşmiş ve kozaları var. Çok az olan dostlarıda kapılarını örtükleri zaman onların dünyasında değiller.
 Şunu da eklemeden geçemeyeceğim Anna'nın olağanüstü bir şair olduğu halde eserlerini başkalarıyla paylaşmaması özgüven eksikliği değil zaten onun paylaşmak istediği tek insan yanıbaşında bir başkasının şiirlerine vereceği değer o kadar önemli değil. 

Bu arada  sayın Ayfer Tunç ile Murat Gülsoy'un sunmuş oldukları ''dialoglar'' adlı proğramında ki  eserle ve yazarla ilgili söyleyişiyi de izlediğimi ekleyim. Bunu izlememin tabiki faydası da oldu en azından  kendimle onların düşüncelerindeki ayrımı bazen de aynı görüşde olduğumuz yanları görmek ikinci bir değerlendirme sağladı bana. Daha çok Murat Gülsoy'un fikirlerini benimsemem beni şaşırtmadı ne yazık ki Ayfer Tunç henüz tam olarak Feodal bir yapının yapıştırdığı düşünce yapısından tam olarak çıkamamış. Öyledir zordur bizlere yapışan bu ataerkil düzende yerimizi bulurken kıracağımız kabuklardan kurtulmak kolay değil kesinlikle.

Roman da detaylar o kadar çok ki ; normalde en nefret ettiğim şeydir detaylar, burdakileri sevdim ve yazarda ki bazı kopuklukları, kaçamakları da sevdim , her daldan dala geçişinde bir şefkat duydum yazara. Her bakımdan oldukça duygusal bir dalga içinde tuttu benı kitap hani ağlamanın eşiğinde değilde nerdeyse boğazınıza bir yumru gibi oturmuş hüzünlü bir şefkat  içinde okudum.
 Aslında burda ki oğlan kızı sevmiş kız oğlanı ; birlikte mutlu hayat sürmüşler değil, bazılarının sandığı gibi. İlişkileri  zaten çok tuhaf başlamış ve yine tuhaf bir son.... 
Şimdi burda anlatırsam olmaz amma okurken her satırından ayrı ayrı tat alacağınız olağanüstü etkileyici bir roman. Ayrıca şunu da eklemeden geçemeyeceğim kahramanlarımızın çocuklarının olmayışında ki durumda yazarın neden böyle olmasını istediğini öyle iyi anlıyorum ki hele ölümüne bu kadar yaklaşmışken yazdığı bir romanda gerçek hayatında oğlunun ona yaşattığı hayalkırıklığının korkunçluğu ki yanlış anlamayın bence her bir ebeveyn çocukların yaşattığı hayal kırıklığını kendileri içinde duyarlar bir anne yada baba olarak kendilerini yargılarlar. Ve  Auster de bu son veda romanında çocuk sahibi olmamayı seçmiş.
Ne var ki romanla dolu doluyum  ve şu anda başka bir romana başlamam zor. Tabii yeni bir Auster eseri olursa o ayrı konu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder