Wikipedia

Arama sonuçları

20 Ocak 2020 Pazartesi

Homo Faber ve Max Frish


                                   
Sabaha kadar okuduğum kitaplardan biri ; yok hayır çok beğendiğimden sürükleyici bulduğumdan da değil ; uyku problemim yüzünden gece yarısı uyanınca elimdeki okumam gereken kitabı aldım doğal olarak elime. Birçok kişi gibi bayılmadım tabiki benim bayılacağım kitaplar arasında değil en azından  çok iyi bir eser olmasına rağmen ve biraz sinir bozucu buldum. Aslında bunu açıklamak zor konu ilginç anlatımıda iyi ama  içinde ki karanlıklar beni yordu. Leş kargaları ve manken sevgilisiyle ilgili bölümü mesela nasıl da tiksinti verici anlatamam. (kendisinin yarı yaşında ki kızı manik depressif görmesine rağmen kendisini bir bilgin zekası yüksek üstün insan kibiriyle anlatması) Şimdi düşünüyorumda bu eserini yazarken deprasyondamıydı acaba? Modern çağın insanı bayılıyor fakat ben bu olumsuzluğu  kaldıramayacak duyguyla yüklüyüm. Burdaki olumsuzluk kaba bir gerçeklikle anlatılıyor sanatsal bir anlatımla değil.Peki neler oluyor eserde biraz da eserden bahsedelim. Aslında anlatılan  hikaye çok ilginç ve neden bilmem ama bana biraz Louis Ferdinand Céline'yı anımsattı hayata bakış tarzı.   ''Gecenin Sonuna Yolculuk''  kitabını okuyanlar bilir yazarın stilini. 
Homo Faber' de neler oluyor:
Walter Faber'in bir uçuş esnasında yanında oturan adamla olan dialoğu ile başlıyor ve burda Walter'in değer yargısını unutmayalım!(yanındaki yolcunun alman olduğunu düşünmesi ve almanları sevmediğini belirtmesi adama antipatik bir kendini beğenmişlikle davranması dahi bende bir tepki uyandırdı acaba buna neden yazarın burs aldığı vakfın beyin yıkama mekanizmasımı diye düşündüm) Ama yanındaki yolcunun ne yazık ki yada ne büyük tesadüf ki  çok yakın bir arkadaşının kardeşi olmasını oldukça ironik buldum ben.
Faber'in aşık olduğu ve hamile olduğunu duyunca kadına senin çocuğun diye adlandırıp   aynı zamanda kadına sadaka verir gibi gayet kibirli bir şekilde evlenme teklif etmesi ve  doğal olarak red cevabı alması, Hanna'nın daha sonra yanında ki yolcu koltuğunda oturan ;  pembe kırmızı suratlı! almanın  ağbisiyle evlenip aile kurduğunu ve bir kızı olduğunu öğrenince gideceği yönü değiştirip onunla aynı yere geçmişteki  arkadaşını görmeye gider; fakat bu arada uçaktaki teknik sorunlar, ölümle yüzleşme tehlikeleri  bu yolda ilerlerken bazı doğasal sorunlar ve insan olmanın en acılı taraflarını ve insan olmanın acımazsızlığını ortaya çıkarır. Peki ne olur oldukça meşakatli bir yolculuk sonunda arkadaşını bulduklarında! Joachim Henke  kendini asmıştır  Faber sanki bunu  doğal karşılar bunun olmasını beklermiş gibi ve yoluna devam eder  Herbert Henke'yi orda bırakarak ; Herbert'in ağbisini bu şekilde kaybetmesi onu büyük bir acıya boğmuştur.
 Daha ileriki sayfalarda ise keşke gömeceğimize yaksaydık diye düşünür  tabiki ona bunu düşündüren nedir bilemeyeceğim. 
Faber'in burada olaylara yaşama duyarsız bir şekilde yaklaştığını görüyoruz aslında bu bütün eserde var. Acınası bir durum ve bu bende acaba Max Fisher'in hayatında neler oldu da böylesine melankonik trajedik inkarcı bir kişilik yapısıyla bu eserleri yazdı sorusu uyandırıyor. En azından benim düşüncem bu! Aslında adam ne kadar duygularını bir tarafa bırakmaya çalışsada ,yıllar önce ikinci dünya savaşı esnasında aşık olduğu kadının  etrafında dönüyor bütün olaylar. Daha sonra ki olayları biraz kısa anlatacam okumak isteyenlerin heveslerini kırmayım. Hanna Homo Faber olarak adlandırıyor  Walter Faber'i yani ''Teknik Adam''.


Homo Faber'in doğaya bakış açısı  Kadınlarla olan ilişkileri, kendini bir nevi üstün insan posizyonunda bulduğunu düşünüyorum. Walter'in son ilişkisi olan evli genç mankenle ;ilişkinin  hem nefret hem tutkuyu barındırması  adamın bu durumdan yani kendi kontrolsüzlüğünden zayıflığından  dolayı kızı suçlaması hem kendine hemde kıza karşı olan nefreti . Bu nefreti anlatırken bile öyle bir kibir vardır ki şaşarsınız! Ve acınası bir durumdur aslında.

Kızına duyduğu yakın ilgi (kızı olduğunu bilmeden) bence kızında Hanna'dan bir şeyler bulmasından kaynaklanıyor. Daha sonra kızın Hanna'nın kızı olduğunu öğrendiğinde bile (Hanna ile ayrılırken baba olacağını bilmesine rağmen) Sabeth' in  kendi kızı olabileceği  olasılığını göz ardı etmesindeki neden acaba nedir neden önemsemiyor bunu? hayata karşı tavrımı bu sorgulamayı yaptırmayan, herşeyi önemsiz görmesi olaylara duyarsız bakması mı  Faber'in burdaki davranışının altında yatan gerçek!

Bu arada  hikayeyi anlatırken bu yasak ilişkiyi  yazar sanki tam olarak yazıp yazmaması konusunda bir ikileme düşmüş gibi geldi bana. Yazarın yazdığı zamanlar cinsel temalı konularda biraz daha utangaçmış toplum.
Hanna ayakları yere basan aklı başında zeki bir kadın olması devamlı anlatılmasına rağmen burda Hanna o kadar önemli değil.  İncil de de işlenir tanrı daha çok kaybolan koyunu arama telaşındadır onu bulması koruması gerektiğini söyler , yolunu bulmuş olanların o anda ona ihtiyacı yoktur denir. Walter burada kaybolan koyun oluyor dolaysiyle:)

Aslında Walter'in bir yerlerde bir kızı olduğunu bilmesi gerekirdi bu bilgiden eksik kalması hem Walter'in annesi hemde Hanna'nın sorumsuzluğu oluyor. Gerçi ikinci dünya savaşı esnasında insanlar kendilerini Hitler faşizmine karşı koruma telaşı içindeydiler.Walter'in baba olması hele çocuğa sahip çıkma gibi bir düşüncesi olmadığına göre en az önemli olan bir şeydi sanırım.

Kimlik sorunları yaşayan Walter ise burada  romanın kahramanı üstelik bütün zayıflıkları güçsüzlüğü  ve duyarsızlıkları ile! Üstelik bir kurban durumunda. O kadar çok şey varki bu kadar kısacık bir eserde en iyisi siz okuyun siz karar verin. Anlatmak imkansız olmasada nerdeyse ikinci bir roman doğar.

İlginç bir roman olması sanırım fazlasıyla neden böyle yazdı neden konuyu bu şekilde işledi? sorularıyla bulmamız kendimizi. Gerekli mi bilmem artık buna siz karar verin! 
Yazara hem yakınlık duyuyorum hem de acıyorum kesinlikle sıradışı bir insanmış ve en duygusal olan insanların kendilerini daha mekanik daha duyarsız gösterme gibi bir tavırları vardır genellikle. Bu bir nevi onları başkalarına karşı koruma içgüdüsüyle yapılmış bir zırhtır sanırım. Yazarları pek ayıramıyorum yazdıklarından kurgu dahi olsa.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder