Wikipedia

Arama sonuçları

4 Ocak 2023 Çarşamba

Napoli Hikayelerinin Karanlık Anlatıcısı!

              Elena Ferrante      

Napoli doğumlu İtalyan yazarı Ferrante'nin bir anda parlamasının nedeni eserlerinin bir alameti farika! olmasından çok bence gizem arkasına sığınması ve oldukça iyi lanse edilmesi. Ayrıca bütün eserlerini hemen hemen okuduğumda bende oluşan gözlemlemeye göre yazarın bir klinikte tedavi görmesi veya onu ziyaret edenlerden bir gazeteci yada bir edebiyata meraklı bir doktorun yardımı ile yazması olabilir.  Neden bu paranoya ya girdiğimi sorarsanız eserlerinde ki anlatım edebi değerinin eksik olması bir yana ,anlatıda ki bulunan kişilerin ruhsal çatlaklıkları. Beğenmediysen neden okudun derseniz beğendim kesinlikle amma ayakta alkışlayanlardan değilim. Okurken ayrıca büyük bir zevk aldığımı söyleyemem kesinlikle yani beni rahatlatan coşturan ruhuma esintili hoş bir etki yapması mümkün olmadığı gibi, çalkantılı bir ruh haline sokması da cabasıydı.
 Pazarlamasının bu kadar güzel olması ise ayrı bir konu. 
Toplumlar da sürü kültürünün en iyi bir şekilde yürümesini göze alarak kitabın az bir zamanda çok satacağını bilen birinin ortaya çıkardığı bu yazarı!  sürünün bayılacağı belliydi.
Ayrıca  şunu da belirteyim en az Italya'da hayranlık uyandırmış diğer ülkelere göre. Çevremde ki italyan yakınlarımda bazıları Ferrante'yi duymuşlar amma okumamışlar bile bazılarıda tanımıyor zaten ve bunlar edebiyata gerçekten ilgi duyan insanlar.

Karanlık Kız
Noel tatilinde okumaya başladığım kitabı bir kaç defa elime alıp  40 - 50 sayfadan sonra bıraktığım için tekrar başlamak zor olmadı. 
Kitabı tekrar elime alma nedenim berbat bir tv dizisi olması,( o kadar berbattıki sadece birinci bölümü izledim) üstelik oyuncularda en sevdiklerim. 
Olumsuz duyguların ağırlık verildiği bir hikaye olması, anlatıda ki kadın kahramanın biraz hastalıklı yani ruhsal olarak kişilik olarak da insanda tiksindi uyandıracak biri olması kitabı o kadar severek de okumadığımı yazabilirim amma yine de her şeye rağmen okunulur bir eser.  Devamlı  iyilik meleklerinin gezindiği konuları , mutlu sonları özleten kitapları okumak istesek de, bulunduğumuz zaman diliminde bu kadar kötücül bir hikaye can sıkıcı tabiki . 
Aslında gerçeğe oldukça yakın olması da daha insanın içini acıtıyor.
Genelde kimseyi yargılamak istememe rağmen hem burada hemde gerçek hayatta izlemlerimde artık genç annelerin bir nevi robot çocuk istedikleri. Burda ki kadın kahraman kendisi çok istediği için iki çocuk doğurup  ki tabiki çocukların doğmak için anneye yalvarmadıklarını biliyoruz ne varki annecik! için onlarla uğraşmak ağır geliyor.

Şunuda eklemeden yapamayacağım feminist olmanın her zaman eşitlik içermediğini biliyorum. Nasıl her insan aynı değilse kadınlarla erkeklerin temelde olan bazı farklılıkları var bunlar doğanın bize bağışı bence. Annelik kadar güzel bir duyguyu feminizm safsatası kullanarak babayla sidik yarıştıran bir anne ne yazık ki eksik ve bencil bir insandır. 
Kitabın içeriği acı verici fakat yapılacak bir şey yok çünkü gerçek hayatta da olan durumlar bunlar.
Okumak gerek kitabı.

1 Ocak 2023 Pazar

Karanlığın Solgun Beyaz İmgesel Dünyasında Muhteşem William Styron!

Karanlık Gözükünce 


                                                                         
   Yazarın daha önce okuduğum eseri ''Sophie'nin Seçimi'' asla unutamayacağım kitaplardan yıllar geçsede  bendeki etkisi silinir gibi değil ; bir kaç defa okumama rağmen umarım ilerde tekrar okurum. 

Genelde pek karanlık ruh hallerini anlatan kitaplara bakmayacak kadar ilerleyen yaşımda; doğal olarak biraz daha sakin , gerilimsiz, düşündüren amma çok üzmeyen kitapları okumayı tercih etmeme rağmen neden bu kitabı elime aldım derseniz;  yazara olan hayranlığım bütün olumsuzlukları silip süpürdü açıkcası.Gerçi biraz uzun sürdü okumak istemem amma  doğru zamanda doğru kitap diyerek başladım. İyiki de okumuşum. 

Paris'e kazandığı ödülü almak giden Styron zaten ruhsal bir çöküntü içindedir. Ve burada yani Paris'te gittikçe artan bunalımlı halini anlatan eser karamsar gibi görünse de bende bu etkiyi bırakmadı nedense, ve kitabı okurken yazarın Camus ve Emil Ayar'la ilgili saptamaların da ki yazdıklarına hayran kaldım. Oldukça ayrıntılı ve benim kişisel görüşümle de örtüşen bir durumun olması yazara beni biraz daha yaklaştırdı açıkçası. Nelerdi bunlar aşağıda kısaca yazacağım amma önce eklemek istediğim bir şey var, genelde depresif kitapları okumayı bir kenara bırakırım amma bunu neden bırakmadım derseniz yazarın daha önce okumuş olduğum ayrıca beyaz perde de izlediğim olağanüstü güzel eseri "Sophie'nin Seçimi" yazarın bu eserini de mutlaka okumam gerektiğini gösterdi. Ve iyiki öyle yapmışım. Kitap oldukça ince olmasına rağmen dolu dolu her satırı altını çizerek düşünerek okunmalıdır derim.Yazarın bu ruhsal çöküntüsüńü ben daha çok , alkol yada hayatın gerçeklerin den kaçarken kullandığı yol ve yöntemde ki kolay yolları artık kullanmadığı dan. dolayısıyla ile gerçek yaşam onun gibi sanatçı gerçekçi insanlara artık o kadar kolay değildir.  Böylesi bir durumda yanında ki sevgili dostu ve eşi Rosa'nın olması ise yazarın şanslı olduğu bir durumdur tabiki.

Varoluşçu düşüncenin yani yaşamı kabul etmek yada etmemek le ilgili bir çoğumuzun cevaplanmamış soruları olduğunu düşünüyorum. Bu eseri okuduğum dönemde yaşamanın varolmanın yükünü kaldıramayan bir yazar olan Virginia Woolf'un ilk eseri de elimdeydi,  aynı zamanda okuduğum ve aynı ruhsal bunalımlı yazarların yarattığı eserler ve yazarlar beni meraka düşürdü. Gerçi Woolf'un durumu biraz daha değişik yani  yazarın zaten şizofren olması yaşama dayanma noktası, incecik bir ipin üzerinde yürümeye çalışan biri gibi olması ancak yazdıkça hayatına bir anlam vermeye çalışan  Woolf son derece çaresiz bir katlanma içindedir yaşama.

Noel tatili için İtalya'ya  giderken hem uçakta hemde ordayken , yalnız kalabildiğim  akşamlarım süresince Styron dünyamı aydınlattı hemde kitabın karanlık olmasını göz önüne alırsak ne müthiş bir eser okudum artık  tahmin edebilirsiniz.

Burada anlatılan sadece Styron'nun bunalımları degil Emile Ayar olsun Camus olsun daha bir çok sanatçı ve düşünürlerin girdikleri derin girdaplardan çıkma çabalarını anlatırken bazılarının da yenilgisini öyle incelikle anlatıyor ki empati kurmamak mümkün değil.

Burada ne söylersem ne yazarsam eksik kalır. Okumanızı öngöreceğim kitaplardan...

12 Kasım 2022 Cumartesi

Travmatik Yazar Julian Barnes Ve Eserleri

   Julian Barnes ve Eserlerindeki Karanlık Dehlizlerinde Kayboluş!!!  

  Dün gece geç saatlere kadar okuduğum eseri ''Bir Son Duygusu''  bende tamamen yazara karşı (nerdeyse) bir antipati oluşturmasa da epey kafamı yormama , uykumu kaçırmama sebep oldu.Peki neydi bu eserde bu kadar travmatik olan. 

Aslında konu pek o kadar alışılmışın dışında değil. Sıradan hikaye denilebilecek bir hikayeyi öyle bir işliyorki yok artık yani ! dedirten cinsinden.

Konuyu birazcık açmaya çalışacağım. Tony Webster ve diğer iki İngiliz genci daha sonra aralarına aldıkları Adrian'la birlikte bir dörtlü olarak takılırlar ve liseyi birlikte bitirip aralarındaki ilişkiyi devam ettirmeye söz verip değişik bir yön çizip hayatlarına devam etselerde arada bir araya gelirler . Burada olan gençlerin aile yaşamlarına bağlı olarak bambaşka kişiliklerde olduklarını fark ediyoruz. Aslında en çok da Tony Webster sıkıcı, ailesinin kontrolünde ve onların terbiyesi ile koşullandırılmış, korkak özgüven yoksunluğu çeken bir genç. 

Neden bu kadar anlatıyorum çünkü bu genç üniversite yıllarında bir genç kızla kurduğu ilişki başlangıç ve bitişde dahil romanın bütün içeriğini kapsadığı gibi yaşlılık da da sorgulatan, sorgulayan bir çizgi izliyor. İlişki kurduğu kızı suçlu durumuna düşürmeye çalışmış bir nevi fakat o kadar geri zekalı bir davranışda ki kızın ona olan ilgisi yön değiştirip Adrian'a yöneldiğinde doğal olarak kıskanmasında ki onu tetikleyen dürtüyle Adrian'ın ona yazdığı  e-maili cevaplarken neler içerdiğini ancak  yıllar sonra o yaşlandığında okuyoruz. Ve anlıyoruz ki oldukça yaralanmış ve bu acıyla yazdıklarının o kadar korkunç olmamasına rağmen ortaya çıkardığı ve acaba bundan dolayımı mı dedirten durum bizi de şaşırtıyor. 40 yıl  sonra ilk defa kendisini sorguluyor fakat bunu yaparken hem kıza hem eski eşine hem kendine yaşattığı acılı sorgulama oldukça travmatik. Aslında okuduğunuzda göreceksiniz ki bu sadece olanların zaman aşımına uğraması, yada unutulması değil! Tony tekrar hatırlamaya zorlarken kendini, bir çok şeyi de kendini savunma  mekanizması içinde hatırlıyor ki!... ne zaman eski kız arkadaşı bir şekilde ona gerçekleri dolaylı yönden sunduğunda dahi suçluluğu kendine acıması şeklinde oluyor. Mutlaka 40 yıl sonra yanlışını  görmesi zaten  yaşananları, dramayı nasıl değiştirebilir. Değişik bir şekilde ele almış. Bu tip anlatılar beni çok üzüyor etkiliyor. Ama yazarın başarısını görmezden gelemiyorum tabiki.
Aslında bazı insanlar vardır  her şeyi her durumu kendileri ile ilişkilendirirler. Ve mutlaka o zavallı ben olayını yaşamak bir nevi zevk verir onlara. İşte bizim Tom Webster o zavallıcıklardan biri!




8 Kasım 2022 Salı

Yitik Ufuklar da Kaybolmanın Derin Arzusu

James Hilton ve Umut


İngiliz yazar James Hilton'u pek çok kimse tanımaz ama eski kuşaktan olanlar onun ''Elveda Mr.Jips'' adlı eserini okumuş yada filmini izlemiş olabilir.                                                                   
Senaryosunu yazmış olduğu Mrs. Miniver ise unutulmayacak bir yapıttır.   Çok uzun zaman önce okuduğum için bende unutmuştum aslında yazarı; ama ne zaman Mrs. Miniver ve Elveda Mr. Jips isimleri karşıma gelince hatırlamamak mümkün değil di tabiiki.                         
Gelelim  '' Yitik Ufuklar'' adlı son okuduğum eserine: kitabın bu kadar ince olmasına rağmen ,okumamın uzun         sürmesine gelince tek sebep eserden ayrılmak istememem  ve son bulmasını kabul edemem sanırım. eserdeki felsefi bir anlatım , ince bir zeka ve duygusal fakat ruhsal bir doyuruculuk veren içerik yani nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum beni benden aldı derler ya işte öyle bir eser. 
Konuyu zaten kitabın tanıtımında okuyorsunuz. Kaçırılan uçakta ki bireylerin başlarına gelenler ve insanlığın durumu , sorgulama ama önü açık cevaplar. Eseri okurken tek başıma değildim kesinlikle; bana  Nietzsche, Hz.İsa, Hesse, Buda , Camus , Satre ile birlikte beynimdeki  yılların biriktirdikleri idi. Ve iyiki okumuşum diyeceğim eserlerden uzun uzun bahsetmeyeceğim ama ilerde tekrar okumak isteyeceğim eserlerden.Mutlaka okuyun diyeceğim eserlerden. 


                     
            
  

12 Ocak 2022 Çarşamba

İrlandalı Yazar ; Colm Tóibín'den Efsanevi Bir Anlatım!

Deniz Fenerindeki Işık



İyiki okumuşum diyebileceğim eserlere bir yenisini ekledim diyebilirim.

Oldukça derinlikli bir içeriğe sahip olmasına rağmen ; kullanılan dilin sadeliği anlatım tarzındaki yalınlık okunulmasını daha  çekici hale getirmiş. (Çevirene bin teşekkür)

Ah! Aile ilişkileri yine !evet  evet, ama burada ki biraz daha değişik ; kitabı okurken mutlaka biraz kıyaslamalar yapacağız yada kendimizi onlardan biri yani romanın kahramanlarından biriyle özdeşleştireceğiz.

Onları nasıl anlayacağız bir bilseniz! Nedeni çok basit ; İrlanda olsun , dünyanın bir çok yerinde olsun  toplumda aile ve aile bireylerinden beklentiler, hiç bitmeyen kurallar,eskimeyen köhne zihniyetin nedense bir çok şeyde   yenilikler olmasına karşın aile de tam bir bağnazlık o kopması istenmeyen bağlar , bireysel özgürlüğün hiçe sayılması, hep karşımıza koyulan ;  ama o senin ailen! yada et tırnaktan ayrılmaz! kan sudan daha koyudur ! falan gibi bitmek bilmeyen klişeleşmiş sözler dizisi ardı ardına gelir. Sizi suçlu psikolojisine sokmak içinden ellerinden geleni yaparlar. Bunun bilincinde değillerdir bence. Onlar bu şekilde büyümüştür aynı gelenekler devam eder sadece.

Ayrıca şunu da eklemeden yapamayacağım ; aile bireylerinde her bireyin farklı olduğunu da unutmamak gerek. Herkesin iyi veya kötü kendi tarzı kendi deneyimi kendi düşüncesi yaşama bakışı vardır kendine has.

Gençken  hayatımda olan bütün yanlışlardan sorumlu tuttuğum genelde ebeveynlerimdi ama zamanla bunun yanlış olduğunu gördüm artık attığım adımlar kendimin verdiğim kararlar da kendimindi sorumluluk alma sırası bana geldiğini fark edince bazı saptamalarla yaşamım iyisiyle kötüsüyle kendime ait oldu .Tabii bu da tam bir bireysel özgürlük hissini veriyor.

Kitabı okurken mutlaka sorularınız olacak kendinize yada başkalarına.

Neyse fazla uzatmayım burda ki anlatım da üç kuşaklık bir aile dramı var. Okurken tabiki hepsine ayrı ayrı hak veriyoruz. Ne varki insanı isyan ettiren , oldukça fazla haksızlıklar da var ; suçlu kim dersek ne yazık ki en sonunda toplumun geri zihniyeti demekle yetinmek zorunda kalacağız.

Yanlış anlamayın mutlaka aile olsun yakınlarınız , sevdikleriniz kimle artık neler paylaşabiliyorsanız ; mutlaka bunlar çok önemli ve değerli ama burda bunlardan birine mecburiyetten  kaynaklanmadan  isteyerek severek yapılan özveriler yerine ; zorlayarak duygu sömürüsü kullanılarak katlanman gerektiği yolunda ki zorlamalar olduğunda bireyin buna katlanması zor oluyor ve isyan ediyor açıkcası .Bir birey olduğunu ve buna saygı duyulup kabul edinildiğini görmek hissetmek ilişkileri daha anlamlı kabul edilir hale getirecektir.

Zaten her canlı olarak yaşadığımız sürece hepimizin birbirine karşı bir sorumluluğu var ama kendimize karşı olan sorumluluğumuzu bir kenara itmek kadar yanlış bir şey yok bence.

Kitap bittiğinde üzüldüm açıkcası ve içim acıdı bir nevi.Çok sevdim eseri ve yazarın diğer eserlerini de okumayı merakla bekliyorum. Bir eserinin filmini izlemiştim ve harikaydı. ''Brooklyn'' mutlaka bir çoğunuz izlemiştir.


8 Ocak 2022 Cumartesi

Babalar ve Oğullarla Altan'lara Bir Bakış !

İpek Böceği Cinayeti: Fotoğraflarla Çetin Altan'ın Yaşam Öyküsü


Ahmet Altan'nın ''Osmanlı Dörtlemesi'' ni okurken Altan'lar hakkında  bir çok şey bilmeme rağmen biraz baba Altan'nın hayat hikayesini merak etmiştim. Daha çok geldiği sınıfla ilgiliydi bu merakın nedenleri. Amaç önyargılı olmak değil mutlaka bilhassa olmamak için daha bilgili olmak gerektiğini düşündüm.

Solmaz Kamuran tarafından yazılan bu biyografik kitap Çetin Altan hakkında yazılanların en iyisi diyebilirim. Yazar Altan'ın eşi olmasına rağmen bence oldukça tarafsız bir tarz da yazmış. 
Aziz Nesin ve bir çok değerli Türkiyeli yazarlar gibi Çetin Altan da hayatının dört de üçünü nerdeyse kodes de geçirenlerden.

Onunla yıllar önce bir panelde karşılaşmıştım. O zamanlar gençliğin verdiği naiflikle salon sosyalisti dediğimiz sınıflandırmaya giren Altan'ı hor gördüğümü esefle söyleyebilirim. Halbuki yıllar sonra bambaşka bir bakış açısıyla gözlemleyebiliyorum ; o zaman ki kıstaslarımız biraz çocukça ve bilgisizce idi. 
Bu kitabda bir çok resimler var. Keşke ilerde bir yazar Çetin Altan'ı anlatan güzel ve geniş bir roman yazsa ne iyi olurdu.
Bambaşka bir kişilik sıra dışı diyebileceğimiz biri, kişilikli ve tam anlamıyla bir bilge. Tabiki bu benim şahsi görüşüm. Bence okunulması gereken bir eser zaten çok kısa. Resimler çok yer kaplamış sayfalarda. Dediğim gibi daha uzun bir yaşam hikayesini yazan olsa çok ama çok iyi olur.

Diğer taraftan Mehmet Altan'dan henüz hiç bir eser okumadım ama Ahmet Altan'ın bir çok eserini okumuşumdur. Bazılarını çok beğendim bazıları da idare eder cinsinden. Aşağıda yazarın bir  söyleşisini içeren bir video var sanırım izlemek istersiniz.


Ahmet Altan Kıraathane'de: Hapiste Yazılan Üç Kitap


5 Ocak 2022 Çarşamba

Edebiyat Ustası Ahmet Altan'dan Osmanlı Dörtlüsü

Kılıç Yarası Gibi,İsyan Günlerinde Aşk
    Ve Ölmek Kolaydır Sevmekten!   


                
      
    Osmanlı dörtlüsünü okumaya baslamadan önce ki Goodreads de yazdığım not:
Daha önce okuduğum halde aradan uzun zaman sonra tekrardan okumaya başladığım en sevdiğim Türk yazarlarından biri olan Ahmet Altan'a yıl bitiminde başlıyorum.Okuyucuyu mest eden bir bir yazı ustası sayın Altan. Hayat Hanım'a başlamadan önce Bir Ahmet Altan serisine başlıyorum ; tekrardan  okumak durumunda olacağım bazılarını dolaysiyle...  
             
Ve  değerlendirme:
dörtlünün ilk iki cildini tekrardan okumama sebep, Ahmet Altan'nın şu yeni eseri oldu. '' Hayat Hanım'' Yazarımızın tutukluyken yazdığı eserlerden biri. Bu kitabı okumaya geçmeden en azından elimdeki Altan'a ait diğer kitabı okumam gerektiğiydi .

Ne var ki kitablığımda dörtlünün üçüncü kitabını henüz okumamış olduğumdan bir nevi görev  addedip başladım tekrar seriye. 
İyiki okumuşum uzun zaman olmuştu hem tekrar hatırlamak anlamında elden geçirmek iyi oldu. Yazarımızı okurken ne kadar hayran kalsamda akılda kalacak bir etkisi olmuyor , sadece ne kadar beğendiğini hatırlaman dışında ; bazı kitaplarda pek sevilmez tekrardan okumak , ama yazarımızın edebiyat alanından kelimelerden inşaa ettiği  her eseri okumak bir zevk. 

Evet akıllarda kalan satırları yok ama sadece çok zevk veren bir okuma olduğunu biliyorsun. Anlatılanlar genelde okurken etkileyen ama kitap bitince geride herşey geride kalıyor. Evet bazı eserler ise insanı o kadar etkiler ki silinmez okuduğun satırlar zihninden.
Örnek olarak ''Yolcu Ve Ay Işığı'' '' ''Katalin Sokağı''nı verebilirim.. 

Klasiklerden ise bir çoğu böyle unutmak mümkün olmuyor. Demek istediğim yazarı beğenmeme rağmen eserlerinin klasikler arasına gireceğini sanmam ilerde ; gerçi ilerde kitap okumak yada yazmak gibi bir durum olur mu bilmem.

Osmanlının yıkılış dönemlerini anlatan eserlerinden oluşan bu külliyatın henüz dördüncü cildini yazmamış yakın zamanda yazacağını söylüyor bir söyleşisinde yazar. 
Romanlarında erotizme oldukça büyük yer ayırmış ve güzelliği haddinden fazla yüceltmiş. Soylular dediği sınıfı anlatırken onlara ne kadar hayranlık duyduğunu anlıyoruz. Eserinde ki kahramanları zirvede kılan  en çok iki sıra dışı güzel kadının başarıları egoları en berbat yönlerini bile bir övgüyle anlatması çok ilginç. 

Babası Çetin Altan'dan daha değişik bir tarzı var yazarımızın.Bu fark ediliyor.Kesinlikle kıyaslama yapmak istemiyorum.İkiside muhteşemler.

Okurken bir durum dikkatimi çok çekti ki bunu sadece Altan'nın kitaplarına dayanarak demiyorum ; ''Şakirpaşa ve ailesi'' gibi bir çok geçmişi romanlaştıran yazarların anlatılarında bu iyice anlaşılıyor ve anladım ki Yabancı sermaye ye Osmanlıyı yada Türkiye'yi peşkeş çeken sadece Osmanlı Padişahları değil , bilhassa bu çürümüş yozlaşmış ; soylu sınıf diye adlandırılanlar. En çok da Fransa'ya yalakalık yapanlar. Burada karşı olduğum tabiki sadece o ülkelerin sermaye sınıfları her zaman ki sömüren taraf, Tabii İngiltere ve Amerika da unutulmamalı! Bu ülkelerin edebiyatı sanatı ve halklarına karşı diyebileceğim hiç bir şey olamaz tabiki.
Evet oldukça konu dışı gibi görünsede bu bir yadsınamaz gerçek benim için .
Diğer yandan Ahmet Altan olağan dışı bir anlatı ustası.Her kitabını  çok severek okudum.  Osmanlı dörtlüsündeki kahramanlardan, en çok Şeyhi sevdim ; bağnaz bir din adamı değil kesinlikle. Mutlaka burada bir kaç kelime yeterli değil onu anlatmaya okuduğunuz zaman anlarsınız hayran olmamak elde değil.

Yazarın çok beğendiğim diğer özelliği ise yazdıklarını araştırarak yazması bir çok kaynak kullanması. 
Yıllar önce bir dostuma yazar olarak Ahmet Altan'ı çok beğendiğimi söylediğimde - bende beğeniyorum ama sanki kadınları anlayan sadece kendisi imiş gibi davranıyor demişti.
o zaman hak vermemiştim ama biraz Narsistik  davrandığını düşünüyorum yazılarına bunu yansıtıyor.
Dörtlü Osmanlı Külliyatına gelince bence okunulası bir eser ; biraz belki fazla uzatmış ama yinede severek okuyor insan. Kitap ve yazar sayesinde aklıma hemen neden hala , baba Altan'ı anlatan Solmaz Kamuran'dan ''İpek Böceği Cinayeti'' ni okumadığım geldi. Ve hemen ona başladım. Altanların geldiği sınıfı çok merak etmiştim açıkcası.
Hiç bir zaman insanları geldikleri sınıflara göre eleştirmem ama geldikleri sınıf kokuşmuş düzenbazlar takımına aitse mutlaka o sınıfla ilgili söyleyeceklerim vardır. Hele o boktan soylu dedikleri sınıfı yüceltiyorlarsa eh yani artık denecek çok şey var demektir. 

Benim Soyluluktan anladığım kitabdaki kahramanlardan ''Ragıp Bey'' gibiler. Gerçi yazar onu şarklı karakteristik özelliklerinden dolayı biraz itmiş gibi geldi! Dilara ve Rukiye de ayrıca oldukça sevilesi karakterler. Yazarın yer yer kahramanların sonlarını söylemesi insanı bir beklentiye sokuyor şahsen bilmemek isterdim. Kargaşaya koyuyor okuyucuyu -hani niye hala ölmedi falan gibi beklentilere kapılıyor bildiğin  durumu okuyup geçmek istiyorsun.

Mutlaka kitaplarla ilgili çok az bahsettiğimi düşüneceksiniz ama diyeceğim tek şey sadece mutlaka okuyun olacaktır. Sarsıcı olmasada biraz destansı hava vererek yazılmış aşkın , şehvetin ve bilgeliğin kaynaştığı ; savaşın ve  bağnazlığın yıkıcılığını harika betimlemeleriyle süsleyerek size tam bir okuma şöleni sunuyor bu üç eserle.