Wikipedia

Arama sonuçları

17 Nisan 2021 Cumartesi

Edebiyatın İrdelenmesi Üzerine Bir İnceleme Livaneli'den

            Edebiyat Mutluluktur!

                            
Bir kaç gündür okuduğum kitabı burda paylaşmaktan da mutluluk duyacağım bence her okuma tutkusu olan okumalı. Kitabın şu açıdan iyi olduğunu düşünüyorum ,  malzeme  bolluğu var  ve okuru biraz provake ediyor sende araştır diye.
Livaneli'yi severim ama her kitabını çok beğendiğimi söyleyemem Ayrıca her defasında bir dolu soru işaretleri ile boğuşurum. Kitabın anlaşılması zor derinlikli olduğundan değil kesinlikle ; sadece ya bu kadar adı sanı belli bir kesimde yer etmiş yazarın neden bunları yazıyor ben başka biliyordum lar la ikileme düşerim. Yine de okurum ama kesinlikle satın almam zamanında benimde satın aldığım kitapları oldu tabanın bu kadar sevdiği yazarı  merak ettiğimden.
Üstelik her okuduğumda da vasat bulurum belkide yazarın kendini çok övmesi önüne geleni eleştirmesi bende biraz tepki yapıyor.Yinede çoğunlukla fena değildir. Gerçi böyle bir kitap yazıyor olması gerçekten büyük cesaret işi bence kendi eserlerinin edebiyat dünyasının klasikleri olarak yer alacağına emin.
Bir kaç kitabını gerçekten beğenmişimdir kurgusu oldukça iyi ve nelerin sevileceğini biliyor  . İyi bir ekonomist ; arz talep olayını tamamiyle kavramış kesinlikle.
 
Bir Fakir Baykurt'u yada Orhan Kemal'i daha yakın hissederim halk adamıdır ; Livaneli ise kendini halk adamı olarak gören bir yazar mutlaka ; yer yer bunda görünüm olarak başarılı olsada insanın kendi sınıfına ihanet etmesi zor, yinede  kendi sınıfının en iyilerinden olarak görüyorum. Yaptığı tespitler var ki kitabı okurken neler saçmalıyor deyip doğrusu için çelişkiye düşüp araştırma yaparsınız.
Neden burada bunları yazıyorum derseniz ''edebiyat mutluluktur'' ilginç bir eser olmasına ! rağmen . Keşke yanlış anlamış olsaydım dediğim bir yazar.
 Bu eserde de Livaneli daha çok kendi sınıfına uygun anlatımına devam ediyor. Çok emek verilmiş zekice kurgulanmış bir inceleme yazısı herşeye rağmen. Okunulması gerekir . Ayrıca Livaneli ; çok iyi bir okuyucu ama sanki okuduklarını mı  unutuyor yoksa yüzeysel mi okuyor, tam anlayamadığımı ve gerçekten merak ettiğimi söylemek isterim , iyi bir müzik yorumcusu olması dışında yazar olarak bana hep soru işareti bırakır kimliği sınıfı yazdıkları ile bağdaşmayan ikilemleri açısından. Unutmamak gerekir elinden gelenin en iyisini yapıyor. 
Belki biraz ukalaca geliyor bunları yazmam  olabilir kesinlikle haklısınızdır ! ama düşüncelerimi özgürce yazmazsam kendime ihanet etmiş olurum.

Şimdi eserle ilgili anlatıma geçiyorum ve herşeyden önce Livaneli'ye teşekkür borçluyum verdiği eserinde anlattığı şeyler  oldukça aydınlatıcı çok bakımdan! Hele çok zaman aynı şekilde düşünmesemde en azından bazen onun yazdıklarına bakarak benim gerçeği bulmama yardımcı olması harika. Ve yaptığım araştırmalar sayesinde edebiyat dünyasında bilmediğim çok şeyi öğrendim en azından araştırmalarım sayesinde ! 
Acaba böylemi! dedirtecek kadar beni ikileme iteleyen tek yazar Livaneli.


 Evet edebiyat gerçek anlamda mutluluk ve hayattır. Hayatın anlamı yaşama katlanma sanatıdır. 

Livaneli diyor ki:

''Edebiyat çok geniş bir kavram. İçine Sadi’nin, Hafız’ın, Shakespeare’in şiiri de girer, Homeros’un destanları, Binbir Gece Masalları, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si de. Tiyatro oyunları, eskilerin “tecrübe-i kalemiye” dedikleri denemeler, düzyazı şiirler, hepsi o geniş edebiyat kavramının içinde.''

Burda edebiyat denilince aklımıza gelen herşeyi söylemiş yazar ama her edebiyat derken ben klasikler arasına giren eserleri düşünüyorum. Edebiyat edebi yani ilelebet , edebi anlamına girden yazı türü olarak görüyorum. Ve bir dünya klasiği olduğu gibi sadece Türkiye içinde kalan Türk klasikleri de vardır. 

Ama klasik olmayan zamanımıza uygun yazan yazarları da bir kenara atmamak gerek mutlaka. Global kültür içinde büyüyen  ve eğitim gören bir çok yazar gayet güzel eserler ortaya koymuştur henüz klasik olmaması ilerde klasikler arasına görülmeyecek demek değildir.

Tamam bir çok yazar fırlamış önümüze bütün dünyada  evet bende paylaşıyorum bunların bir çoğu oldukça anlamsız fasa fiso yazarlar  bana göre ama göz ardı etmememiz  gereken şey bu konuda ; bir çok okuyucu beğeniyor demek ki bana hitap etmeyen bir başkasına hitap ettiğine göre biraz daha geniş düşünüp sadece benim beğendiklerimin edebiyat harikası olduğunu düşünmem diğerlerini tu kaka! durumuna düşürmemek gerek sanırım. 

Ayrıca şunuda eklemeden yapamayacağım ; yeni nesil ile benim neslim arasında seçim  konusunda bazen yollarımızın ayrılması kaçınılmaz dikkat çekerim bazen diyorum her zaman değil bu kesinlikle . Benim nesil edebiyat konusunda biraz daha hassas ; ayrıca naif bir   mükemmeliyetçilik içindeyiz sanırım. Beklentilerimiz değişik.  En azından ben öyleyim!  Ve en azından bunun farkındayım.                  

 Burda biz haklıyız , doğruyuz durumuna girmek istemiyorum benim doğrularım diğerlerine yanlış gelebilir ve bu da gayet normal. Mutlak bir doğru olduğuna inanmıyorum açıkcası.                                                                                      

''Bir eserin nitelikli ve derin olması, onun geniş halk kitleleri tarafından benimsenmesine engel değildir.'

Kesinlikle doğru kimse bunun aksini söyleyemez zaten.  Söylendiğini de hiç duymadım neden bunu yazmış yazarımız tam anlayamadım.                             

Livaneli derki okuma zevki hakkında ;

''Hayatta yapılan her güzel iş gibi, kitap da zevk alarak okunmalı. Edebiyat, ne kadar derin düşünceler anlatılırsa anlatılsın, bunları okura zevk verecek, sayfaları sabırsızlıkla çevirtecek, hatta “Aman bitmesin” dedirtecek bir biçime büründürme sanatıdır.

Bütün büyük yazarlar, bunu başardıkları için büyüktürler. Siz hiç Cervantes, Dostoyevski, Tolstoy, Dickens, Gogol, Flaubert, Stendhal, Márquez okurken sıkılan, öf pöf eden birini gördünüz mü? Ben görmedim.''

Ben gördüm tamam benim çok beğendiğim hayran olduğum yazarlar bunlar ama bu yazarları sevmeyen beğenmeyen bir çok insanda var bunu kabul etmek lazım.

''Öğrencilik yıllarımızdaki edebiyat dersleri, ne yazık ki öğrenciyi edebiyattan soğutmak için elinden geleni yapan bir tavra bürünmüştü. Divan edebiyatından iki dize alıp oradaki “sanatları” açıklamak, aruz vezinlerini ezberlemek vs. gibi genç bir öğrencinin içini bayacak derslerdi bunlar. Oysa, o yaştaki çocuklara kitap okumayı sevdirecek ne programlar uygulanabilirdi. Ama yapmadılar, hâlâ da bu tutum devam ediyor herhalde.''

Ne yazık ki yazarımızla aynı düşüncede olamayacağım sanırım ben daha şanslıyım çünkü ben ; ilk 9 senelik eğitimimde oldukça iyi bilgili , sığ olmayan,  okumaya edebiyata önem veren ; sanata düşkün hocalara sahiptim ve  her zaman onları minnetle anacağım. Daha sonra ki yıllarda ise gerek yoktu zaten okuma zevkini aldığımdan dolayı. Ayrıca ev halkınında yani annem hariç ablalar abiler herkes okuma delisiydi  ben çocukken gerçi şimdi benim dışımda kimse kalmadı okumaktan zevk alan. Benim ki ise tam bağımlılık durumunda! hayata katlanmanın sevmenin tek yolu!
Yazdıklarıma baktım da devamlı yazara ters düşer gibi yazmışım belkide sadece değişik düşündüğüm yerleri yazdığımdan dolayı  oluyor.

''İki yüz yıl kadar önce Schopenhauer, “İnsan istediğini yapabilir ama istediğini isteyemez” demişti.

Keşke hangi eserinden aldığını da yazsaydı bu alıntının!

Kitle iletişiminin ve medya yönlendirmelerinin kişiler üzerindeki etkisi arttıkça bu sözün geçerliliği de artıyor. Filozofumuz bu bağlamda kullanmamış da olsa, özellikle 1980’li yıllardan sonra, belki de insanı anlatan en önemli sözlerden biri oldu.

Çünkü ürünleri halka ulaştıran konumundaki kişiler, artık ne yazık ki hangi ürünlerin halka ulaşmayacağını da belirleme gücüne sahipler. Belki daha önemlisi, insanlara ulaşsa bile, bir ürünün sevilip sevilmeyeceği ortamı yaratma gücünü ellerinde tutuyorlar.''

''Size, görüşlerimi doğrulayan bir örnek sunacağım: Yazılarımda sık sık adını andığım Jorge Luis Borges’ten. Niye Borges? Çünkü yeni yazarların aşırı bir saygıyla bağlandığı, hatta taklit ettiği bir yazar da ondan.

“Bibliyografya önemsizdir. Düşünün ki Shakespeare, kendi eleştirmenleri (Shakespeareci eleştiri) hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Niye metni doğrudan doğruya ele almayalım? Eğer   bir kitabı okumaktan hoşlanıyorsanız, harika. Hoşlanmadıysanız okumayın. Edebiyat, size dikkatinizi çekecek başka yazarlar sunacak kadar zengindir.”

   Ne kadar açık değil mi?   Hele bir cümlesi daha var ki ders niteliğinde: “Bir kitabı okumaya zorlanmak saçmalıktır.”             


 Ama bazen zorlamak değilde  doğru zaman olmadığını da düşünmek bence iyidir. Tabiki her kitap için diyemem bunu bir çok kişinin ayılıp bayıldığı eseri hatta örnek de verebilirim '' Orhan Pamuk'' benim beğendiğim çok takdir ettiğim bir yazar değildir kesinlikle. Demek ki bana hitap etmiyor sadece yazarın kötü olduğu anlamına gelmez mutlaka bu.

''Bütün bunları yaparken, bir de okurda “Galiba bende bir yanlışlık var. Kitap bir türlü ilerlemiyor, anlayamıyorum. Galiba aptalın biriyim ben” duygusu uyandırmak gerekir ki, işlem tamamlansın.

Sevgili okurlar, eğer içinizde böyle düşünenler varsa lütfen şu soruya cevap verin: “Bayıla bayıla Orhan Kemal, Dostoyevski, Stendhal okuyabiliyorsunuz da niye bu kitaplardan sıkılıyorsunuz?”


Burda  dur bir dakika diyeceğim ; çünkü anlamadığım beğenmediğim bir eserde asla kendimi suçlamadım ama tabiiki bunda senelerin okur tecrübesi olması nedeni var. Camus'un Yabancı'yı ilk elime aldığımda bu da neyin nesi nasıl bir anlatım deyip ilk anda elimden bırakmama rağmen daha ileri zamanda tekrar okumaya karar verdiğimde beni acayip  sarmıştı ki hatta kitap bittikten sonra bir hafta nerdeyse trans halindeydim kitabdan dolayı. 

Ve ayrıca klasik olmayan bir çok kitabı çok zevk alarak okumuşumdur ''vampir yada romantik salakımsı kitaplar dahi''. Ama aldığım zevk derecesini tutarsak mutlaka klasiklerle kıyaslanmaz bile klasiklerin verdiği doygunluk bambaşka bir şey. Düşündürür en başında sordurur yargılar anlamlıdır klasikler. Ama diğer çerezlik diyeceğim kitaplara arada insanın ihtiyacı var insanın bir nevi dinlendiriyor boşaltıyor beyninizi.

Demek istediğim doğru zaman doğru eser.

''Edebiyat Mutluluktur''  herkese tavsiye ediyorum . Çok iyiyi bulmak için bu tip kitaplar harika bir araç. 

Çiçeği burnunda yazarlarımız da bu kadar hassas olmasınlar ; yazarımızın gerçekten demek istedikleri ile yanlış anlaşılabilecekler arasında çok ince bir çizgi var unutmasınlar. Yada hiç bir zaman kendilerine olan özgüvenlerini yitirmesinler. 

Livaneli ile ilgili ne diyeceğimi tam olarak bilemiyorum yani hem iyi niyetli olduğunu düşünüyorum ama diğer taraftan o eleştirdiği Emperyalistlerin meşalesi yukarlarda tutması sayesinde yükselip taban kazanmış diyorum. Ama en azından bir sayın Aziz Nesin gibi vakıf aracılığı ile bir yerlere yardım ettiğini de duymadım açıkcası. Ne dediği değil ne yaptığı önemlidir insanların kendi açımdan.

Nazım Hikmet ile yazdıkları ise gerçekten olmaması yazmaması gerekirdi nesi var Livaneli'nin ne istiyor dedirten bir anlatı olmuş yazık gerçekten! Çetin Altan sağ olsaydı kesinlikle güzel bir cevap alırdı bu konuda diye düşünüyorum. Yazdıklarım tartışmaya açık kesinlikle  her türlü eleştiriye açığım.



                               


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder