Canan Efendigil Karatay'la Birlikte Sağlıklı Beslenme!

Canan Efendigil Karatay

                       
            Uzun zamandır bütün dünyada  en çok konuşulan sorun obezite ve sağlıklı beslenmek  ve buna bağlı olarak diyet proğramları. Neler yapmamız gerektiği ile ilgili sanırım tavsiyeler. Doğal olarak  en ilgimizi  çeken konulardan. Ne mutlu bu konuların içinde  bulunmayanlara.   Eğer varsa tabii!                                                      

Hele pandemim esnasında alınan kiloları nasıl hızla verebiliriz düşüncesiyle bir çoğumuz şimdiden telaşa girdi.                                          

Aslında sağlıklı beslenme bilhassa  gıda maddelerinin doğal halinden çıkması sonucu,  mümkün olduğu kadar doğal ve sağlıklı  gıda maddelerini nasıl buluruz anlamında bir  beynimizde tam bir alarm var.                                   

Sayın Karatay'ın kitaplarını hemen hemen hepsini aldım okudum hatta youtube   üzerinden proğramlarını katıldığı söyleşileride izledim.                                      

Aslında en çok dikkat çektiği noktaya kesinlikle katılıyorum : doğal yiyecekler  yani içinde katkı maddesi içermeyen besinleri tüketmemiz gerektiği kesinlikle doğru. Ama bazı katı prensipleri ve oldukça kaba davranışları var Sayın Karatay'ın ve bunu oldukça çirkin bulduğumu söylemeden edemeyeceğim. Bir tv kanalındaki söyleşide kanalın çalışanına yani söyleşiyi yönlendiren kızcağıza öyle bir hışımla konuştu ki yani profesör yada  bilim insanı olması hiç önemli değil insan gibi davranması gerektiğini bilmeyen bir vatandaş açıkça! ve balon gibi söndü  benim açımdan. Yazdığı güzel şeylerde de doğrular olduğu gibi çok abartma da var. 

En sevmediğim kavramlardan biride -kibrit kutusu kadar peynir - kavramı! Öyle salakça bir şey ki hiç yemesin daha iyi.  Oldukça anlamsız bence.

Hayatımızda en çok sevdiğimiz (en azından benim ) lezzetli bir yemek güzel bir sofra. Tabiki bunların doğal katkı maddesi olmayan besin maddeleri olması elzem.

Eğer yemek yemek bir nevi işkenceye dönüşüyorsa hayatınızın en güzel zamanını cehenneme   çeviriyorsanız en iyisi aç kalın!

Kendi açımdan az porsiyon yemek yemeğe  alışmak ama bu bir kibrit kutusu ölçüsü değil mutlaka! yani kocaman dolu  dolu bir tabak yerine   daha küçük bir tabak olabilir. Mutlaka  sevdiğiniz yemeği bir  küçük porsiyon değil de! iki küçük porsiyon olarak yemekteyseniz aslında tek bir koca tabak yeseniz de olur yani en önemli unsur insanın kendi kendini aldatmaması.

Karatay'ın dediği diğer doğru bir şeyde her ülkenin bir başka  sofra yemek kültürü vardır. Mesela 

Türkiye'de  bir çok kimsenin bayıldığı türk kahvesini İtalyan  kültüründe içine kum koymuş bir kahve gibi lezzetinin beğenilmemesi bence doğaldır. Aslında yemek kültürü de diğer bir çok şey gibi alışkanlıklarımızı içerir. Daha olgunlaştığımızda ise bir damak tadı geliştiririz. Mutlaka hepimizde yoktur bu durum bazı insanlar daha değişiktir , sadece aç oldukları için yerler ve genelde alıştıkları yemeklerdir ve tuz ve biber dışında baharat tanımazlar. 

Doyduklarında yemeği tarif et  deseniz size boş boş bakarlar çünkü zaten ne yediklerinin dahi farkında değillerdir ve bol ekmek tüketilir bu arada.

Çocukluğumda ve gençliğimde genelde doğal besin maddeleri ile beslendim. Bol sebze hafta sonları et , az tatlı ve yapılan reçeller pekmezler de doğal bir şekilde yapılıyordu ev yapımı yani. İyiki o zamanlar Mc Donald falan yokmuş. Çok acıktığımda ekmek arasına zeytin yada peynir koyup yemenin  tadı bambaşka bir şeydi.

Ben de gittim ve çocuklarımıda götürdüm bazen Mc Donald'a ama inanın ki hep bir günah yada yasaklara uymama ! neyse bende bir defa aptallık yapayım gibisine oldu  hep. Hani bazen sürüden biri olduğunu bilmek göstermek  onların içinde olduğunu görmek de güzel uzun sürmesi gerekmez bazen aykırı şeyler de yapabilmeliyiz.

Tabiki asıl tercihim her zaman iyi lezzetli hem göz hem gönül doyuran yemekler yemek ve  aynı zamanda sağlıklı.

Her kültürün yemeğini yedim hemen hemen ama İtalyan mutfağı üzerine sanırım hiç bir mutfak gelemez en azından benim için böyle. İnternetten bazı yemek sitelerden tarifini alıp yaptığım yemekler var. Bazı türk yemekleri hatta çoğunluğu bana çok ağır geliyor ve midem bozuluyor. Ama her zaman bunu yiyenler için kesinlikle böyle değildir mutlaka. Herhangi bir ülkenin yemeğini karalamak yada methetmek değil niyetim sadece alışkanlıklarımızın ne kadar belirleyici olduğunu göstermek. Aslında yemek içmek zevk vermeli insana. Suyu bile içerken deriz ya kana kana içmek diye suyun farkına vararak serinliğini sadeliğini yumuşaklığını hissederek içtiğimizde olur bu.

Yemek de öyle zevkle tadına vararak yediğimizde yavaş yemeğe başlarız bu da sağlık açısından iyidir ayrıca. Doygunluk sadece midemizle değil aynı zamanda benliğimizle olur. 

Ayrıca kendimizi motive etmemiz de çok önemli. Zayıflamak sağlıklı olmak değildir eğer yanlış yöntemle zayıflıyorsan. Sağlıklı bir şekilde beslenen ve hareket eden bir insanın kilo vermesi bir işkence olmaz kesinlikle hatta farkına varmadan zayıflamış oluruz hem iyi düzgün yeriz hemde bir bakmışız kilo vermişiz farkına varmadan ; sadece kilo vermeye odaklanırsak bana kalırsa zaman kaybı.

Karatay'ın dediği diğer aklıbaşında tavsiyesi ise geç saatlerde yememek. Akşamları  en son 7 yada 8  de yemek yemeliyiz . Ve abur cubur olayı mutlaka son bulmalı arada yani ayda bir kaçamak hakkı da tanımalıyız kesinlikle kendimize. Kaçamak diyorum farkındaysanız her gün değil !

Diğer katıldığım nokta ise Sayın Karatay'a ; hareket etmek  yani en azından yürümenin önemi. Sadece sağlıklı beslenmekle olmaz mutlaka günde en azından bir saat yürümek her zaman faydalıdır sadece kilo vermek için değil ben yürümeyi bir nevi meditasyon olarak görüyorum. Ruhu da dinlendiriyor sakinleştiriyor. İnsana bir dinginlik veriyor.

Kitabı sesli olarak da story telden dinleyebilirsiniz. Ayrıca e-kitap olarak da var.