Michel de Montaigne
Montaigne fikirlerini sistematik bir bütünlükle sunmadığı gibi yazılarında ki yöntem muğlaklık ve ironidir.
Montaigne, eserlerinde diğer yazarlardan alıntı yapmayı server. Fakat bu alıntıları original bağlamından koparıp üzerinde oynamalar yapmayı tercih etmiştir.
Montaigne dar anlamda bir hümanist değildir. Fakat bazı konularda hümanist ilgi ve değerlerini benimsediği söylenebilir.
O, insanı ele alırken hümanistler gibi insan onurunu gereğinden fazla yükselten bir bakış açısı öne sürmez. İnsanın diğer varlıklar karşısında üstünlüğü olduğu görüşünü eleştirir. Ona göre insan zaafları ve zayıflıkları olan bir varlıktır. İnsan aklı mutlak bilgiye ulaşamayacak düzeyde öznel ve görelidir.
Montaigne’nin kuşkuculuğu bir yöntem mi yoksa kişisel bir buhranın sonucu mu olduğu açık değildir. Açıkçası akla mı yoksa dogmatizme mi karşı olduğuna dair kesin bilgilere sahip değiliz. O, tıpkı İlkçağ septikleri gibi hiçbir görüşün diğerinden daha doğru olmadığını savunuyordu. Kuşku, bir dogmatik gibi belli bir hakikatin kesin olduğu yanılgısından onu kurtarıyordu. Fakat kendisi asla böyle bir hakikati aramaktan biran olsun geri durmamıştır.
''İnsanın, olanak varsa karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olmalı, ama mutluluğunu yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkanın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün baş başa verip dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş gibi konuşup gülmeliyiz. Öyle ki, hepsini yitirmek felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın. Kendi içine çevrilebilen bir ruhumuz var; kendi kendine yoldaş olabilir; kendi kendisiyle, çekiş dövüş, alışveriş edebilir. Yalnız kalınca sıkılır, ne yapacağımızı bilmez oluruz diye korkmamalıyız.''
'' İnsan önce içindeki sıkıntıyı dağıtmazsa yer değiştirmek daha fazla bunaltır onu: Nasıl ki yerine oturmuş yükler daha az engel olur geminin gidişine. Bir hastaya iyilikten çok kötülük edersiniz yerini değiştirmekle. Hastalığı azdırırsınız kımıldatmakla, nasıl ki kazıklar daha derine gidip sağlamlaşır sarsıp sallamakla. Onun için kalabalıktan kaçmak yetmez, bir yerden başka bir yere gitmekle iş bitmez: İçimizdeki kalabalık hallerimizden kurtulmamız, kendimizi kendimizden koparmamız gerek!
Kırdım diyorsun zincirlerini;
Evet, köpek de çeker koparır zincirini,
Kaçar o da, ama halkaları boynunda taşıyarak
Zincirlerimizi götürürüz kendimizle birlikte; tam bir özgürlük değildir kavuştuğumuz; döner döner bakarız bırakıp gittiğimize; onunla dolu kalır düşlerimiz.''
''Kim bilmez ki delilik, özgür bir kafanın yiğitçe çıkışları, yüce ve görülmedik bir erdemin ortaya attıklarıyla çok yakın kapı komşusudur.''
O kadar güzel ki okumak onu; öyle sanıyorum ki her zaman arada onu tekrar tekrar okuyacağım dinleyeceğim.Başkalarını bilmem ama tamamen bana hitap ediyor anlatıyor gibi ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder