Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde
William Blake'nin bazı şiirlerini öyle yerinde kullanmış ki aşağıda bir kaçını ekledim.
Cehennem Meselleri
Ekim zamanı öğren, hasat zamanı öğret, kışın eğlen. Arabanı ve sabanını ölülerin kemikleri üzerinden sür. Aşırılık yolu bilgelik sarayına varır.
Basiret, Kabiliyetsizliğin kur yaptığı zengin, çirkin birkız kurusudur.
''Cennet ve Cehennemin Evliliği'' adlı Dedalus yayınlarından alıntı.
Harika bir eser nobel aldığını biliyordum ama her nobel alan yazarı Olga Tokarczuk kadar sevip beğenmedim açıkcası. Öyle bir şey ki bu kadar muhteşem bir eserden sonra bir başkasına başlamam zaman alacak gibi. Okuma listemdekiler biraz bekleyecekler gibi.Şu anda beynim Olga Tokarczuk tarafından esir alınmış durumda!
Yazarın okuduğum ilk eseri olmasına rağmen o kadar etkisinde kaldım ki bir an evvel ne yazmışsa hepsini okumak istiyorum. Oldukça değişik bir anlatıma sahip anlattıkları bir nevi abstract tablo gibi ; fakat bu soyutluğun içindeki küçük parçalar halindeki somut görüntüler tam yerine oturuyor. Biraz alaycı dille olsa da anlatı okuyucuyu öyle etkisi altına alıyor ki ; kendimden örnek vereyim , kitap bitince dengem bozuldu o azıcık sayfalı eserin beni bu kadar etkilemesi yazarın muhteşemliğinden ; benim saftirikliğimden değil kesinlikle!
Biraz konudan bahsetmem lazım sanırım;
Janina (ismini hiç sevmediğini ısrarla belirtir) orta yaşın biraz üzerinde küçük bir köyde yalnız yaşayan Polonyalı bir kadındır.Doğaya ve hayvanlara insanlardan fazla değer versede kimseye zararı olmayan kendi halinde yaşamını sürdürürken komşularından birinin ölümüyle yani; hiç haz etmediği komşusu 'Koacaayağın' ölümüyle Janina'nın yaşamında akla sığmayan değişiklikler olur ve burda herşey bambaşka bir hale gelir. Herşey hızla ve oldukça beklenmedik bir şekilde gelişir.
Bu arada astroloji ile takıntısı ironik mi yoksa gerçekten yazarın kendisi de takıntılı mı ; yoksa sadece Janina mı anlayamadım.
Burada artan cinayetlerin ve adaletin cinayetlerle birlikte sağlanmış olması ; bize doğanın eliyle mi yoksa insan eliyle mi adaletin sağlandığı sorusunu düşündürse de ! en sonunda her halükarda önemli olan adaletin yerini bulmasıydı tabiiki yüzeysel bakınca. Olaylara bilmem neden cinayet gözüyle bakmasamda , kendi açımdan hiç bir cinayeti haklı olarak göremiyorum nedense.
Janina'yı Garip'i çok sevdim hatta arkadaşlarını da ; açıkcası oldukça sevimli ama eksantrik bir grup olmaları ise her şeyi daha sevilir kılıyor. Cinayet bile şaka gibi.
''bazı köpekler insanlar gibi ahmak olabilirler''
''testosteron Otizmi''
''resmi isim ve soy isim nasıl bir hayal gücü yoksunluğudur kişiden öylesine farklı öyle aleladelerdir ki bize onları hiç hatırlatmazlar...''
unutulmayan satırlardan bazıları ama çok daha ilginçleride var tabiki.
Willam Blake'den devam;
Arzulayıp da eyleme geçmeyen bela doğurur.
Biçilen solucan sabanı affeder.
Suyu seveni ırmağa daldırın.
Budalayla bilge kişinin gördüğü ağaç aynı değildir.
Yüzü ışık saçmayan asla bir yıldız olamaz.
Sonsuzluk zamanın ürünlerine âşıktır.
İşi başından aşkın arının acıya zamanı kalmaz.
Budalalığın saatleri zaman ölçerle belirlenebilir, fakat
bilgeninkileri hiçbir saat ölçemez.
Bütün sağlıklı besinler bir ağ ya da kapan olmaksızın yakalanır.
Sayıyı, ağırlığı ve ölçüyü bir kıtlık yılında kullanıma sok.
Hiçbir kuş, eğer yalnız kendi kanatlarıyla uçuyorsa,
fazla yükselemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder